Prof. Dr. Tatar: Marmara’da deprem olması durumunda tsunami öngörülüyor
Prof. Dr. Tatar: Marmara’da deprem olması durumunda tsunami öngörülüyor
Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) Deprem ve Riskin Azaltılması Genel Müdürü Prof. Dr. Orhan Tatar, “Tarihsel depremlere baktığımızda bu depremlerin tsunami yarattığını biliyoruz. Bu anlamda öngörülerek çalışmalar yapılıyor. Marmara bölgesinde deprem olursa tsunami meydana gelir.”
Kahramanmaraş’ın Pazarcık ve Elbistan ilçelerinde meydana gelen 7,7 ve 7,6 büyüklüğündeki depremlerin birinci yıl dönümünde bilim insanları AFAD’da bir araya gelerek çalışmalarını anlattı. Bilgilendirme toplantılarına AFAD Deprem ve Risk Azaltma Genel Müdürü Prof. Dr. Orhan Tatar’ın yanı sıra; Etkinliğe deprem bilimi, jeoloji ve yapı bilimi gibi alanlardaki üniversitelerden akademisyenler katıldı.
‘KIYILARDA TSUNAMİ GÖZLEM İSTASYONLARIMIZ VAR’
Prof. Dr. Orhan Tatar, AFAD’ın olası Marmara depremiyle ilgili yaptığı çalışmaları anlattı. Hemen hemen tüm bilim adamlarının İstanbul’da deprem yaşanmasının mümkün olduğunu düşündüğünü belirten Tatar, bu depreme hazırlık yapılması gerektiğini vurguladı. Marmara sahilinde tsunami riskinin bulunduğunu belirten Tatar, “Tarihsel depremlere baktığımızda bu depremlerin tsunami yarattığını biliyoruz. Bu anlamda bir bölgede tsunami olacağı öngörülerek çalışmalar yapılıyor. “Marmara’da deprem var. Marmara’da ve diğer kıyılarda tsunami gözlem istasyonlarımız var. Bu önemli bir çalışma. Birçok çalışma var.” Çalışmalar var ama bunları daha da artırmamız lazım” dedi. Tatar, AFAD’ın önemli çalışmalarından birinin de 17 Ağustos depreminin yıl dönümünde arama kurtarma personel sayısını 100 bine çıkarmak olduğunu belirterek, “Bu önemli bir hedef. Şu anda AFAD’ın bünyesinde 2 bin personel bulunuyor. ” 300’e yakın arama kurtarma görevlisi var. Yakın gelecekte 3.000 kişinin daha eklenmesiyle bu sayı 4.500,5 bin civarına çıkacak. Bu önemli ama aynı zamanda sivil toplum kuruluşlarımız ve devletin kamu kurumları bünyesinde ‘hazır ekip’ diyebileceğimiz arama kurtarma ekiplerini de eğitmeli, teçhizat ve teçhizat sağlamalıyız. Ekipman ve ekipmanların hazır olması büyük önem taşıyor” dedi.
‘DEPREM FAALİYETLERİNDE HİÇBİR DEĞİŞİKLİK YOK’
Ankara Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Jeofizik Mühendisliği Bölüm Başkanı Sismolog Prof. Dr. Bülent Kaypak, 6 Şubat depreminin sismolojik özelliklerine değindi. Prof. Dr. Kaypak, Kahramanmaraş’ta yaşanan iki depremin meydana geldiği faylarda artçı sarsıntıların halen devam ettiğini belirtti. Son dönemde Türkiye’nin diğer bölgelerinde de depremlerin yaşandığını kaydeden Kaypak, Kahramanmaraş depreminden sonra Türkiye’nin deprem aktivitesinde herhangi bir değişiklik yaşanmadığını söyledi.
‘İKİ ŞOKUN GÜCÜ ÇOK DAHA FAZLA’
Kaypak, Kahramanmaraş merkezli depremlerin 11 ili kapsayan bölgedeki artçı sarsıntı sayısını da ağır etkilediğine dikkat çekerek, “Sadece deprem bölgesinde bu kadar çok artçı sarsıntının olması dikkat çekici. 38-40 bin oldu. 1900’den günümüze kadar 11 ili kapsayan bölgede depremler oldu. Ancak son yıldaki deprem “Deprem sayısı bu 123 yıldaki deprem sayısını aştı. Demek istediğim bu iki depremin yarattığı aktivite ve enerji oldukça yüksek. Bu iki deprem dünyada nadir görülen depremler arasında yer alıyor” dedi.
‘BİRLERİ DEPREMİN ŞİDDETİNİ 7.9-8.0 OLARAK VERİYOR’
Bölgede yapılan çalışmayla deprem öncesi ve deprem sonrası yer kabuğunun tomografisini almaya çalıştıklarını belirten Kaypak, “Depremin ilk derinlik hesaplamaları yaklaşık 8 kilometre olarak hesaplandı. Tomografi sonuçları ana depremin derinliğini gösterdi.” Bu depremin şoku yaklaşık 19-20 kilometre derinlikteydi. Etki açısından bu sonuçlar depremle aynıydı.” “Bu, büyük bir güce sahip olduğunu gösteriyor. 19-20 kilometre derinliğindeki bir depremin bu kadar yıkıcı olması, depremin büyüklüğünün de artabileceği anlamına geliyor. Şu anda bazı çalışmalar depremin büyüklüğünü 7,9-8 olarak veriyor. Bunlar ileride yapılacak çalışmalarla daha net ortaya çıkacak” dedi. .
‘BETON DAYANIKLILIKTA KALİTEYE ULAŞAMIYORUZ’
Karadeniz Teknik Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Can Altunışık da depremde yıkılan ve hasar gören binaların durumunu değerlendirdi. Kahramanmaraş merkezli depremlerde çok sayıda ölüm ve yaralanmanın yanı sıra; Bölgedeki yapı stokunda ciddi hasara yol açtığını kaydeden Altunışık, depremin ikinci gününden bu yana 30 kişilik üniversite ekibiyle hasar tespit çalışmaları yürüttüklerini belirtti. Deprem sonrası yıkılan tüm binaların teknik raporlarını kendisinin yazdığını belirten Altunışık, şöyle konuştu: “Yazılan 401 raporun verilerini incelediğimizde vahim görüntülerle karşılaşıyoruz. Van’da 150’ye yakın binanın ortalama basınç dayanımı çökerken 2011 yılında meydana gelen depremin büyüklüğü 10,5 megapaskal civarında değişirken, Kahramanmaraş depreminde “401 yıkılan binanın ortalama değeri 2000’den önce inşa edilen binalarda 11 megapaskal düzeyindedir. 2000’den sonra inşa edilen binalarda ise bu sayı 12 megapaskaldır. Bu rakamlar bize şunu göstermektedir.” Yıllar geçiyor ama beton mukavemetinde kaliteyi yakalayamıyoruz.”
‘100 BİNADAN 50’Sİ YÖNETMELİKLERE UYGUN DEĞİL’
Yıllar geçtikçe yönetmelik güncellemelerine göre gerekli beton basınç dayanımı değerinin değiştiğini belirten Altunışık, “1975 yönetmeliğinde beton basınç dayanımı 14 megapaskal iken 1998, 2000 ve 2018 yönetmeliklerinde bu değer giderek artıyor. O halde sormamız gereken soru betonun basınç dayanımı değil, betonun basınç dayanımıdır.” “Binanın dayanımının ilgili yönetmeliğe uygun olup olmadığı. Çünkü 14 megapaskallık bir dayanım günümüz standartlarını karşılamıyor ama 1975 yönetmeliğine göre yapılmış bir bina için öyleydi. İlgili yönetmeliği karşılayan beton basınç dayanımı oranı 50’dir. Bu ne anlama geliyor? İlgili tarihlerde 100 binadan en az 50’si yönetmeliğin beton dayanımını karşılamıyor.” dedi.
‘MAKİNADA SIKIŞTIRILMADAN PARÇALANDIĞINI GÖRÜYORUZ’
Yıkılan binaların beton dayanımının test bile edilemeyecek kadar kötü olduğuna dikkat çeken Altunışık, “Birçok binada beton dayanımını laboratuvarda bile test edemiyoruz. Betonu alıp makineye koyuyoruz. Hatta betonun makinede sıkıştırılmadan ufalandığını bile görüyoruz. Bir diğer veri ise binaların kaç tane statik projesinin mevcut olduğu. Biz inceledik “401 binanın yüzde 50’sinin maalesef statik projesi var. Statik projesi olanların yüzde 40’ı ilgili yönetmeliğe uyuyor. Bu durumun neden ortaya çıktığını görebiliyoruz” dedi.